Newest Post

// Posted by :batuhan // On :7 Eylül 2016 Çarşamba

Yönetmen: Shuhei Morita
Stüdyo: Pierrot
Tür: Aksiyon, Gerilim, Fantastik
Yapım Yılı: 2014
Bölüm Sayısı: 12
Anime Puanı: 10/8.5


Tokyo Ghoul’un hikâyesine değinmeden önce “Ghoul” nedir kısaca açıklamak gerekirse; kabaca ghoul’ları bir çeşit vampire benzetebiliriz. Vampirlerin aksine ghoul’lar gündüzleri de rahatça gezebilmektedir ve kan emmekten ziyade avlarını komple etiyle yerler. Bu av da doğal olarak insandır. İnsan eti haricinde ghoul’lar ağızlarına ne koyarsa koysun geri çıkarırlar. Kimi ghoul bundan zevk alarak işi katliama ve kan banyosuna dönüştürürken kimileri de insan avlamaktan pek hoşlanmaz ve sadece mecbur kaldıklarında (çok acıktıklarında) ava çıkarlar. Ayrıca ghoul’ların vücutlarının bir parçası sayılan “kagune” adında, her ghoul’un farklı bir gücü de mevcuttur. Ghoul’ların var olduğu bu dünyada Tokyo’da onlara karşı mücadele eden CCG (Commission of Counter Ghoul) adlı bir birim de bulunmaktadır. Yani anlayacağınız üzere ghoul’lar gizli saklı yaşamamaktadır ve insanlar varlıklarından haberdardır.


Yukarıda anlattığım dünyada, daha doğrusu Tokyo’da Ken Kaneki adında bir kolej öğrencisi kendi halinde yaşamına devam etmektedir. Genelde tek arkadaşı olan Hide ile beraber takılan Kaneki, Anteiku adındaki kahve dükkânında Rize adında bir kız ile tanışır ve ona ilgi duymaya başlar. Kaneki’nin de Rize’nin de ortak noktası edebiyat ve kitaplardır, bu yüzden ikili çıkmaya karar verir. Hoşça vakit geçirdikleri bir günün ardından Kaneki, Rize’yi evine götürmeyi teklif eder ama Rize, Kaneki’yi karanlık bir inşaat sahasına götürür. Derken olan olur ve Rize, Kaneki’yi ısırır. Meğerki Kaneki’nin hoşlandığı kız bir ghoul’muş ve ziyafet çekeceği yemeği de Kaneki’ymiş. Kaneki için her şey bitti derken inşaatın tepesinden demirler tam da Rize’nin üzerine düşerek onu öldürür. Olay yerine ulaşan acil ekipler kritik durumdaki Kaneki’yi hemen ameliyata alır ve parçalanan organları yerine ölmüş olan Rize’nin organları nakledilir. Ameliyat başarı ile sonuçlanır ve birkaç gün sonra Kaneki de taburcu edilir. Lakin ortada tuhaf bir durum söz konusudur. Kaneki doğru dürüst yemek yiyemiyordur ve kendisini farklı hissediyordur. Günler geçtikçe Kaneki’nin yaşadığı açlığın kendisini insanlara yönelttiğini fark eden Kaneki dehşete kapılır çünkü Rize’nin organları yüzünden yarı insan yarı ghoula dönüştüğünü fark etmeye başlar. Çok geçmeden geceleyin burnuna nefis bir koku gelir ve kokuyu takip ettiğinde başka bir ghoul’un beslendiğini görür ve canı çok çeker ama insan yanı sayesinde kendisini dizginlemeyi başarır. Olaylar gelişir ve Kaneki, Touka ile tanışıp ghoul’ların dünyasına resmen giriş yapar. 


Tokyo Ghoul adlı anime dört dörtlük bir ilk bölümle başlıyor ve özellikle bölümün sonları bir harika. İlk bölümden sonra ise atmosfer biraz duruluyor çünkü ghoul olan kişilerin yaşadığı dünyayı anime bizlere tanıtmaya çalışıyor. Durum böyle olunca birkaç bölüm sanki anime günlük hayat temalı bir animeymiş gibi hissettirdi bana. Neyse ki bu durum fazla uzun sürmüyor ve çok geçmeden tempo artıyor ve yine dört dörtlük bir son bölüm ile adeta “to be continued” ile öylece kalıveriyoruz. Yani anime sanki 13. Bölüm ile devam edecekmiş gibi bitiyor ve bir yandan heyecan ile seyrederken bir yandan da hevesiniz kursağınızda kalıyor. Tokyo Ghoul’a aslınad 9 – 9.5 gibi puanlar da verilebilirdi ama bunun için 13 bölümden çok daha fazlası gerekliydi. Dediğim gibi olayların ortasında sona ermesi ve iki – üç tanıtım havasındaki bölümü yüzünden ben verdiğim puanı uygun gördüm. Oysa anime 24 veya 26 bölüm olsaymış çok daha iyi olurmuş diye düşünüyorum. 


Animenin bir diğer artısı da ghoul olsun, insan olsun birçok farklı karakter barındırması. Her çeşit ghoul/insan animede mevcut. Normali, psikopatı, değişiği, sadece yaşamak isteyeni, tanrıyı oynayanı, intikam peşinde olanı, eğlencesine takılanı, kısacası ne ararsanız var. Ayrıca insanların ghoul’lara bakış açısı ve sebepleri, aynı şekilde ghoul’ların düşünceleri de güzel işlenmiş. Doğal olarak tüm bunlar bir araya gelince ortaya her bölüm değişik tatlar sunan lezzetli bir sunum ortaya çıkıyor. Animenin tek beğenmediğim noktası Jason lakaplı karakteri ve ghoul’ları güya bıçak falan kesmemesine rağmen cam kırıklarının onlara kolayca zarar vermesi. Jason karakterini ilk gördüğümde açıkçası daha derin bir şeyler bekliyordum ama Jason’u şahsen ben ne kadar güçlü olursa olsun gereksiz gördüm. Özellikle son bölümde rolü büyük olsa da ve heyecanlı da olsa yaşanan o durumdan ziyade (spoiler olduğu için yazmak istemiyorum) daha farklı bir şey beklerdim.

Tokyo Ghoul’un karakterleri pek belli etmese de animede litrelerce kan ve kopan uzuvlar görüyoruz. Genellikle sansür yemiş olsalar da yeri geliyor kimin kanı nereye sıçramış, kimin kolu nereye uçmuş belli olmuyor. Dövüş sahneleri oldukça başarılı ve bahsettiğim gibi karakterlerin kan revan içinde kalması ayrı bir hava katıyor. Çizim olarak karakterler ise fazla abartılı değiller ama renkli saçları ile klasik anime karakteri kategorisine de uyuyorlar. Son olarak animenin açılış parçası (Unravel) ve kapanış parçası (Seijtachi) animeye çok yakışan, kaliteli parçalar.

Tokyo Ghoul’un devamı, yani ikinci sezonu Ocak 2015’te başlayacak ve ikinci sezonun ilk sezonun üstüne çıkacağından eminim. Sonuçta karakterleri tanıtma faslını bitirdik, önemli kodaman karakterler de çıkmaya başladı ve Kaneki yarı insan/ghoul benliğini kabullenmeye başladı. Eğer karanlık temalı, aksiyon dozu yüksek ve farklılık sunan bir anime arıyorsanız Tokyo Ghoul aradığınız anime olabilir.


Leave a Reply

Subscribe to Posts | Subscribe to Comments

// Copyright © Anime Tanrısı //Anime-Note//Powered by Blogger // Designed by Johanes Djogan //