Newest Post
Akame karakterini seslendiren Sora Amamiya (ya da Amamiya Sora) aynı zamanda animenin 1. Opening'ini (Açılış Şarkısı) ''Skyreach'' 'ı söylemiştir.YN: Ayrıca bu ablamız Tokyo Ghoul'dan Touka'yı ve Nanatsu no Taizai'dan Prenses Elizabeth'i seslendirmiştir. Şarkı ve seslendiren medyada vardır :)
Yönetmen: Shuhei Morita
Stüdyo: Pierrot
Tür: Aksiyon, Gerilim, Fantastik
Yapım Yılı: 2014
Bölüm Sayısı: 12
Anime Puanı: 10/8.5
Tokyo Ghoul’un hikâyesine değinmeden önce “Ghoul” nedir kısaca açıklamak gerekirse; kabaca ghoul’ları bir çeşit vampire benzetebiliriz. Vampirlerin aksine ghoul’lar gündüzleri de rahatça gezebilmektedir ve kan emmekten ziyade avlarını komple etiyle yerler. Bu av da doğal olarak insandır. İnsan eti haricinde ghoul’lar ağızlarına ne koyarsa koysun geri çıkarırlar. Kimi ghoul bundan zevk alarak işi katliama ve kan banyosuna dönüştürürken kimileri de insan avlamaktan pek hoşlanmaz ve sadece mecbur kaldıklarında (çok acıktıklarında) ava çıkarlar. Ayrıca ghoul’ların vücutlarının bir parçası sayılan “kagune” adında, her ghoul’un farklı bir gücü de mevcuttur. Ghoul’ların var olduğu bu dünyada Tokyo’da onlara karşı mücadele eden CCG (Commission of Counter Ghoul) adlı bir birim de bulunmaktadır. Yani anlayacağınız üzere ghoul’lar gizli saklı yaşamamaktadır ve insanlar varlıklarından haberdardır.
Yukarıda anlattığım dünyada, daha doğrusu Tokyo’da Ken Kaneki adında bir kolej öğrencisi kendi halinde yaşamına devam etmektedir. Genelde tek arkadaşı olan Hide ile beraber takılan Kaneki, Anteiku adındaki kahve dükkânında Rize adında bir kız ile tanışır ve ona ilgi duymaya başlar. Kaneki’nin de Rize’nin de ortak noktası edebiyat ve kitaplardır, bu yüzden ikili çıkmaya karar verir. Hoşça vakit geçirdikleri bir günün ardından Kaneki, Rize’yi evine götürmeyi teklif eder ama Rize, Kaneki’yi karanlık bir inşaat sahasına götürür. Derken olan olur ve Rize, Kaneki’yi ısırır. Meğerki Kaneki’nin hoşlandığı kız bir ghoul’muş ve ziyafet çekeceği yemeği de Kaneki’ymiş. Kaneki için her şey bitti derken inşaatın tepesinden demirler tam da Rize’nin üzerine düşerek onu öldürür. Olay yerine ulaşan acil ekipler kritik durumdaki Kaneki’yi hemen ameliyata alır ve parçalanan organları yerine ölmüş olan Rize’nin organları nakledilir. Ameliyat başarı ile sonuçlanır ve birkaç gün sonra Kaneki de taburcu edilir. Lakin ortada tuhaf bir durum söz konusudur. Kaneki doğru dürüst yemek yiyemiyordur ve kendisini farklı hissediyordur. Günler geçtikçe Kaneki’nin yaşadığı açlığın kendisini insanlara yönelttiğini fark eden Kaneki dehşete kapılır çünkü Rize’nin organları yüzünden yarı insan yarı ghoula dönüştüğünü fark etmeye başlar. Çok geçmeden geceleyin burnuna nefis bir koku gelir ve kokuyu takip ettiğinde başka bir ghoul’un beslendiğini görür ve canı çok çeker ama insan yanı sayesinde kendisini dizginlemeyi başarır. Olaylar gelişir ve Kaneki, Touka ile tanışıp ghoul’ların dünyasına resmen giriş yapar.
Tokyo Ghoul adlı anime dört dörtlük bir ilk bölümle başlıyor ve özellikle bölümün sonları bir harika. İlk bölümden sonra ise atmosfer biraz duruluyor çünkü ghoul olan kişilerin yaşadığı dünyayı anime bizlere tanıtmaya çalışıyor. Durum böyle olunca birkaç bölüm sanki anime günlük hayat temalı bir animeymiş gibi hissettirdi bana. Neyse ki bu durum fazla uzun sürmüyor ve çok geçmeden tempo artıyor ve yine dört dörtlük bir son bölüm ile adeta “to be continued” ile öylece kalıveriyoruz. Yani anime sanki 13. Bölüm ile devam edecekmiş gibi bitiyor ve bir yandan heyecan ile seyrederken bir yandan da hevesiniz kursağınızda kalıyor. Tokyo Ghoul’a aslınad 9 – 9.5 gibi puanlar da verilebilirdi ama bunun için 13 bölümden çok daha fazlası gerekliydi. Dediğim gibi olayların ortasında sona ermesi ve iki – üç tanıtım havasındaki bölümü yüzünden ben verdiğim puanı uygun gördüm. Oysa anime 24 veya 26 bölüm olsaymış çok daha iyi olurmuş diye düşünüyorum.
Animenin bir diğer artısı da ghoul olsun, insan olsun birçok farklı karakter barındırması. Her çeşit ghoul/insan animede mevcut. Normali, psikopatı, değişiği, sadece yaşamak isteyeni, tanrıyı oynayanı, intikam peşinde olanı, eğlencesine takılanı, kısacası ne ararsanız var. Ayrıca insanların ghoul’lara bakış açısı ve sebepleri, aynı şekilde ghoul’ların düşünceleri de güzel işlenmiş. Doğal olarak tüm bunlar bir araya gelince ortaya her bölüm değişik tatlar sunan lezzetli bir sunum ortaya çıkıyor. Animenin tek beğenmediğim noktası Jason lakaplı karakteri ve ghoul’ları güya bıçak falan kesmemesine rağmen cam kırıklarının onlara kolayca zarar vermesi. Jason karakterini ilk gördüğümde açıkçası daha derin bir şeyler bekliyordum ama Jason’u şahsen ben ne kadar güçlü olursa olsun gereksiz gördüm. Özellikle son bölümde rolü büyük olsa da ve heyecanlı da olsa yaşanan o durumdan ziyade (spoiler olduğu için yazmak istemiyorum) daha farklı bir şey beklerdim.
Tokyo Ghoul’un karakterleri pek belli etmese de animede litrelerce kan ve kopan uzuvlar görüyoruz. Genellikle sansür yemiş olsalar da yeri geliyor kimin kanı nereye sıçramış, kimin kolu nereye uçmuş belli olmuyor. Dövüş sahneleri oldukça başarılı ve bahsettiğim gibi karakterlerin kan revan içinde kalması ayrı bir hava katıyor. Çizim olarak karakterler ise fazla abartılı değiller ama renkli saçları ile klasik anime karakteri kategorisine de uyuyorlar. Son olarak animenin açılış parçası (Unravel) ve kapanış parçası (Seijtachi) animeye çok yakışan, kaliteli parçalar.
Tokyo Ghoul’un devamı, yani ikinci sezonu Ocak 2015’te başlayacak ve ikinci sezonun ilk sezonun üstüne çıkacağından eminim. Sonuçta karakterleri tanıtma faslını bitirdik, önemli kodaman karakterler de çıkmaya başladı ve Kaneki yarı insan/ghoul benliğini kabullenmeye başladı. Eğer karanlık temalı, aksiyon dozu yüksek ve farklılık sunan bir anime arıyorsanız Tokyo Ghoul aradığınız anime olabilir.
Merhaba! Son yayınımda artık blog ile daha fazla ilgilenmeye çalışacağımı söylemiştim, bundan önce de facebook sayfamda yakın zamanda bir kitap yorumu bir de anime yorumu paylaşacağımdan bahsetmiştim. Bugün de sıra geldi anime yorumuna. Uzun zamandır anime yorumu yapmıyorum, çünkü anime izlemiyordum. (Çok mantıklı bir neden değil mi? :D) Geçen aylarda ise bloglardaki birkaç tavsiye üzerine ve daha sonra da internette arıştırıp çok sevildiğini gördüğüm bir animeye başlamıştım. Tokyo Ghoul'a. Ben başladığımda animenin ilk sezonu yeni bitmişti ve sezon toplamda 12 bölümden oluşuyordu. Ve hemen başladım, hızlı hızlı izledim ama son iki bölümü bir türlü izleyememiştim.
Çünkü "izlediğim yere kadar" anime bana biraz sıradan ve internette okuduklarıma nazaran biraz abartılmış gibi gelmişti. O yüzden çok fazla izleyesim gelmemişti, ama bitirmekte kararlıydım. Çünkü yorumlara bakarken birkaç kişinin de animenin biraz durağan ilerlediğini ama son iki bölümün, özellikle final bölümünün çok iyi olduğunu, hatta sezonun en iyi bölümü olduğunu söylediklerini okumuştum. Ben de bugün son iki bölümü izledim, ve iyi ki de izlemişim. Dedikleri kadar varmış son iki bölüm. O yüzden artık üzerimdeki pişmanlık kalktı diyebilirim :D
Biraz animenin konusundan bahsedecek olursam; Tokyo da bir korku hikayesi başlamıştır. İnsanları yiyen gizemli hortlakların varlığı hakkında insanlar endişelenmektedir. Tek besin kaynakları insanlar olan bu hortlaklar yaniGhoullar, normal insan görünümündedirler ama insanlar gibi yemek yiyemektedirler. Sadece insan eti ile doymaktadırlar. Animenin ana karakteri olan Kaneki ise bir gün hoşlandığı kızı evine bırakırken bir ghoul tarafından saldırıya uğrar ve ölümcül yaralar alır. Ama şanslıdır ki son anda kurtulur ve gözlerini hastanede açar. Daha sonra ise kendisinde bir sorun olduğunu anlamaya başlar. Daha önce yediği hiçbir yemeği yiyememekte ve sürekli insan eti istemektedir. Çünkü yaşadığı saldırıdan sonra kendisini öldürmeye çalışan ghoulun organları ameliyat sırasında Kaneki'ye nakledilmiştir.Yani artık Kaneki'nin içinde insanlık tarafı olduğu gibi bir de ghoul tarafı belirmiştir.
Evet Tokyo Ghoul hakkında demek istediklerim bu kadardı. Genel olarak toparlayacak olursam ilk başlarında sıkıldığım ve uzun bir süre izlemeye ara verdiğim ama sonra devam edince beni fazlasıyla tatmin eden bölümlerle karşılaştım. Kesinlikle tavsiye ederim, ben yeni sezonu çok merak ediyorum, neler olabileceği hakkında hiçbir fikrim yok o yüzden izleyip göreceğim. Şimdilik benden bu kadar diyorum ve ikinci sezona başlamak için kaçıyorum. Hoşçakalın!
Çünkü "izlediğim yere kadar" anime bana biraz sıradan ve internette okuduklarıma nazaran biraz abartılmış gibi gelmişti. O yüzden çok fazla izleyesim gelmemişti, ama bitirmekte kararlıydım. Çünkü yorumlara bakarken birkaç kişinin de animenin biraz durağan ilerlediğini ama son iki bölümün, özellikle final bölümünün çok iyi olduğunu, hatta sezonun en iyi bölümü olduğunu söylediklerini okumuştum. Ben de bugün son iki bölümü izledim, ve iyi ki de izlemişim. Dedikleri kadar varmış son iki bölüm. O yüzden artık üzerimdeki pişmanlık kalktı diyebilirim :D
Biraz animenin konusundan bahsedecek olursam; Tokyo da bir korku hikayesi başlamıştır. İnsanları yiyen gizemli hortlakların varlığı hakkında insanlar endişelenmektedir. Tek besin kaynakları insanlar olan bu hortlaklar yaniGhoullar, normal insan görünümündedirler ama insanlar gibi yemek yiyemektedirler. Sadece insan eti ile doymaktadırlar. Animenin ana karakteri olan Kaneki ise bir gün hoşlandığı kızı evine bırakırken bir ghoul tarafından saldırıya uğrar ve ölümcül yaralar alır. Ama şanslıdır ki son anda kurtulur ve gözlerini hastanede açar. Daha sonra ise kendisinde bir sorun olduğunu anlamaya başlar. Daha önce yediği hiçbir yemeği yiyememekte ve sürekli insan eti istemektedir. Çünkü yaşadığı saldırıdan sonra kendisini öldürmeye çalışan ghoulun organları ameliyat sırasında Kaneki'ye nakledilmiştir.Yani artık Kaneki'nin içinde insanlık tarafı olduğu gibi bir de ghoul tarafı belirmiştir.
Bununla birlikte de Kaneki'nin ilerleyen bölümlerde ghoullar arasında önemli bir yere geldiğini görüyoruz. Çünkü o diğer ghoulların aksine tek gözü kırmızı olan ya da tek gözlü ghoul olarak bilinen birisi oluyor ve bu sayede de kendine karşı ister istemez güçlü düşmanlar ediniyor. Animenin ana teması bu şekilde, yalnız biraz ağır ilerleyen bir konusu vardı bana göre. Çünkü ben en azından ilk sezonun ilk yarısında bazı şeylerin açıklığa kavuşacağını ve biraz daha hareketlenme olacağını beklerken anime hala aynı tempoda, bazen daha da bir yavaş ilerlemeye devam etti. O yüzden buralarda sıkıldığımı itiraf ediyorum.
Bahsetmek istediğim diğer bir şey de animede önemli bir yere sahip olanKaguneler. Kagune denilen şey her ghoul için farklı bir yapıda ve şekilde olan ve vücutlarından çıkan bir nevi savaş silahları. Animeyi izlerken birçok farklı kagune görüyoruz ve bunlar için de benim en çok hoşuma gidenler sanırım Kaneki ve Touka-san'ın erkek kardeşi olan Ayato'nun kagunesi oldu. İkisi de oldukça havalıydı bence :D
Dediğim gibi yavaş ilerleyen bir animeydi. Ama iyi ki o son iki bölümü izlemişim. Beklediğim aksiyon ve istediğim Kaneki ile sonunda karşılaştım. Kaneki, animenin başından sonuna kadar sessiz ve narin bir karakterdi. Yani sağlam ve güçlü bir yapısı yoktu. Ama son bölümde o beklediğim sahne gelince işte dedim, geç oldu ama güç olmadı. Benim istediğim Kaneki işte tam olarak bu! Tam bir sayko, psikopat bir karaktere dönüştü ki zaten onca şeyden sonra da böyle olması gerekiyordu. (Bu onca şeyin ne olduğunu söylemeyeceğim, en önemli nokta burası çünkü.) Bir de o saçlar beyazlayıp gözü kızarınca tam kıvamında oldu diyebilirim :D Kaneki'yi bu görünüşü ile ikinci sezonda maskesi ile birlikte görmek için sabırsızlanıyorum desem yalan olmaz. :D
Animenin ikinci sezonu da sanırım dün başladı. İlk bölüm yayınlanmış, hatta ben de bu yorumu yazarken bir yandan bölümü indiriyorum :D Bildiğiniz gibi animeler genel olarak manga üzerinden devam ediyor, ama Tokyo Ghoul'un ilk sezonu bittikten sonra yeni sezonun manga ile bağlantısız ilerleyeceği söylenmiş, ben bunu bilmiyordum gerçi bilsem de bir şey değişmezdi benim için. Çünkü mangasını takip etmiyorum. Manga okumayı çok istiyorum ama henüz başaramadım bunu, umarım yakında hangisi olursa olsun ilk mangama başlayabilirim.
(İlk sezonun açılış müziği. İkinci sezonunki de yayınlandı ama ben onu çok sevemedim. Fazla durgundu, en iyisi bu :D)